banner13

            Esas var eden ve devamlılığa imkân veren Tanrı, sanki ANNEye benim dünyada vekilimsin dercesine bir görev ifa etmiş. Bu tespiti tamamlamak istercesine de Peygamberimiz ona “cennet anaların ayakları altındadır” sözleri ile annelerin değerini pekiştirip, yaratılmışların en değerlisi olduğunu tescillemiştir.

             Anne=kadındır. Peki bu kadar değerli olduğu en kutsal kaynaklarda inkârı kabil olmayacak şekilde ifadesini bulan kadına bakış açımız ne idi ne oldu ve nereye doğru gidiyor? Bu değerlendirmeyi genel anlamdan ziyade kendi milletimiz ve kendi dinimizin tebliği itibarı ile ele alıp kısaca ifade etmeye çalışacağım.

           Türk tarihini incelediğimizde KATUN (kadın) toplumun en itibarlı bireyi idi. Öyle ki, Türk Hakan’ının çağırması durumunda bile ayağına gitmeyerek, onun kendi ayağına gelmesini sağlayacak kadar saygı değerdi. Öyle ki, kendi rızası yok ise asla bir kimse ile evlendirilemezdi.

Öyle ki, kadına iftira veya tasallut edildiğinde tek cezası vardı: Öldürülmek. Öyle ki, her hususta erkekler ile aynı haklara sahipti. Ö y l e k i, Türk Hakan’ının yanında oturur, verilecek kararlara ortak olmadığı sürece o karar yürürlüğe giremezdi. Kısaca İslâmiyetten önceki Türklerde kadın toplumun en önemli bireyi idi.

Peki İslamiyetten öncesi: islamiyetin zuhur ettiği bölgede kadının değeri ne idi? Alınıp satılan bir meta, insan yerine bile konulmayan bir yaratık, aile kurumunda hiçbir değeri olmayan, kocası ölünce kadının mirasçısı onun da kendisine miras kaldığını iddia ederek ona da her türlü sahiplenmeyi yapardı ve en acısı da doğduğunda diri diri mezara gömülen bir hiçti…

Bu canilik o toplumun örfü, adeti ve de yaşama biçimi idi. İslamiyetin zuhuru ile birlikte bu anlayış zaman içinde değişerek; kadın kendi fıtratı gereği bir değer kazandı. Her şeyden önce anne kavramı verildi, değerleri ona göre şekillendi. Birçok hususta eşitlik sağlandı, soy sop ve aile farklılığının sosyal ortamda farklılık oluşturmasına son verildi. Evlenmede kadına söz hakkı tanınarak, fikri sorulur hale geldi.

Ancak Peygamberin vefatından sonra her geçen süre islamiyetin sadece kendileri için geldiğini iddia eden ve devlet erkini ellerine geçirenler, islamiyetin kadınlara kazandırdığı bu hakları yine kendi örf ve adetleri doğrultusunda değiştirerek, çeşitli devlet politikalarında olduğu gibi bu hususta da islam ile bağdaşmayan ama zaman içinde islami bir kabul görülmesini sağladıkları fetvalarla kadına bakış açısını değiştirip onu yeniden mağdur etmenin yollarını maalesef bulmuşlardır.

Günümüzde islam inancı ile yaşadıklarını iddia eden devletler; bilhassa Emeviler tarafından kendi saltanatları için değiştirerek zaman zaman zor kullanıp kabul ettirdikleri islam dışı kavramlara dayanarak ve de islami kabulle uyguladıkları kurallar sebebi ile ne yazık ki hiçbir hususta ilerleme gösteremedikleri gibi, birlikteliği de sağlayamamışlardır. Bilhassa kadın açısından bu sıkıntılar hat safhadadır.

Birçok islam inancı ile varlıklarını sürdüren devletler nerede ise, Arap cahiliyesine geri dönmüşlerdir. Kadını yine birey olmaktan çıkartıp, evindeki herhangi bir eşya mesabesinde görmeye başlamışlardır. Onlara sadece evde kapalı olarak kalmalarından başka hayat hakkı tanınmamaktadırlar.

Bunların içinde sadece Türk Cumhuriyeti Devletinde Atatürk’ün kazandırdığı haklar ile eski Türkler dönemindeki haklarına kavuşan kadınlarımız maalesef her geçen gün Arap kültüründeki yaşama biçimine dönüştürülmeye çalışılmaktadır.

Ne yazık ki, birçok konuda uydurulan gün kavramına, anneler için de kabul edilen içi boşaltılmış kutlamalar yapılıyor, sermayedarlar onu da kazanç kapısı haline getirip sıradanlaştırıyorlar.

SON SÖZ: Değerlerimizi çocuklarımıza bizzat yaşayarak öğretmediğimiz sürece onlara sözle ya da eğitim ile çok fazla bir şey veremeyiz. Hele de dış ve sosyal etkiler de dikkate alındığında.

                     ANKARA /Bilâl BÜTÜN

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.