banner15

       İyi, ahlaki bir kavramdır.

      Bu anlamda, felsefi açıdan, iyi, doğru, güzel, faydalı, gerçek ve herkesçe kabul edilendir.

Pek tabii, kişilerin kültürlerine, inançlarına, örflerine, âdetlerine zihinlerindeki ölçülere göre değişiklik gösterir.

Bu yüzden ilk anda göreli gibidir. Ama gerçekte, iyi, değişmez, çünkü mutlak iyiler vardır. İnsan, zihin itibariyle, yanılabilir nitelik taşır.

    Düşüncesine etki eden her tesirli unsur, onu şekillendirdiği için kişilerde iyi anlayışı farklılık gösterir. Kişiler, iyiyi ifade etmek için pek çok kelime kullanırlar. İyi, güzel, faydalı ve gerçek kelimelerinin yanında muhteşem, uygun, yerinde, hikmetli gibi pek çok kelime de ifade unsurları arasındadır. Hayatın içindeki iyiliklere şöyle bir bakalım.

Kendiliğinden yürümeyi yeni öğrenen 1 yaşında bir bebeğin zorlukla gördüğü birinin yardımına geldiği bilinir. Bir doğal afet sırasında neredeyse hiç yağmalama ve şiddet olmadığı, ancak çok fazla fedakarlık ve dayanışma olduğunu da bilinir.

     Beynimizin, cömert olduğumuzda harekete geçen tatmin alanları ve adaletsizlikle karşılaştığımızda harekete geçen iğrenme alanları içerdiği bilinen hususlar arasındadır.

    Gene çok iyi bilinmektedir ki, var olan şiddet ve bencillik iç doğamıza uygun değildir. İlk denemede pes etmemek ve her harekette iyilik tohumları ekmek gerekir.

Çünkü başkaları algılamasa bile zihnimiz kalbimizle her zaman uyum içinde olacaktır. Nezaket yani iyilikle muamele etmek, beyinde çok somut bir alana sahiptir: kendini başkalarının yerine koyma ile aynı sinirsel mekanizmaları paylaşır.

Biri ihtiyaçları belirlerken diğeri bu duyguyu, iyiliği teşvik etmek, esenlik sunmak için kendiliğinden ve derin bir eyleme dönüştürür. Bu istisnai mekanizmanın beynimizde çok somut bir amacı vardır: yalnız değil, birbirimize bağlı olarak çok daha güçlü olduğumuzu anlamamızı sağlar.

Harvard'da ünlü bir psikoloji profesörü olan Jerome Kagan, beynimizin iyilik veya nezaket göstermeye programlandığı fikrini savunur. Ona göre, sevgi, şefkat ve merhametin kişi bakımın çok somut bir amacı olan psikolojik ve biyolojik bir eğilimdir ve hayatta kalmamıza izin verir.

Beynimiz zaten yüklü olan bu "iyilik program" ile yapılmış olsa bile, iyiliğe öncelikli ve doğal bir şekilde eğilmemiz gerekir. Çünkü öfke, kıskançlık ve şiddet gibi diğer önemli biyolojik eğilimlerin ne yazık ki davranışlarımız üzerinde çok fazla etkisi vardır.

Daniel Goleman ise bize beynimiz için en yoğun duygulardan birinin şefkat olduğunu hatırlatır. Onların ifadelerine dayanarak söylenirse uygulama yaptığımızda, talamusun her iki yanında, serebrum'un sağ altında bulunan beyin yapılarının tümünü teşkil eden ve davranışlara ait yönlendirme, uzun süreli bellek ve koku alma duyusu gibi çeşitli fonksiyonlar içeren duygusal yetilerin en çok işleme tabi olduğu limbik sistem çoklu bağlantılarda yankılanır.

“Aşk hormonu” ya da “Bağlılık hormonu” olarak adlandırılan kimyasallar salınır ve karşılıklılık ya da iyiyi teşvik etme arzusu kişiyi daha soylu kılar ve bir anda, olumlu duygular kendini gösterir. İyilik, uzmanlara göre, savaşta bile olsa, insanca davrananların niteliğidir. İyilik duygusu bulaşıcıdır denilir.

Çünkü başkalarına yardım yapmak kendi geleceğimize yatırım yapmaktır. Bu, ihtiyaç duyduğumuzda bize yardım edilmesini sağlar. Akıl sağlığımıza dikkat etmek için şefkat eğitimi şarttır. Günümüz toplumlarını yapılandıran değerler, iyilik ve şefkat için doğal eğilimlerimizi tamamen yok etmektedir.

Bunlardan biri olan para, kişiyi bireyselleştirmekte, ayrımcılık yapan ve birbiriyle rekabete zorlayan bir unsur olarak karşımızda bulunmaktadır. Araştırmacıların, kitaplarında bize anlattıklarına göre, en zenginler genelde en az merhametli olanlardır. İyilik yapmak, şefkat göstermek için özümüzden çok uzaklaştığımızı ve bencil, materyalist olduğumuzu veya kişisel ilişkilerimizde özgünlükten yoksun olduğumuzu fark etmemiz gerekmektedir.

Psikolojik yayınlar, iyilik hususunda beynimizin uykuya dalan veya basitçe bozuk olan bölgelerini yeniden harekete geçirebilmek için başkalarını düşünmek ve kendimizi onların yerine koymak lüzumunu bilmemiz gerektiğini kaydediyorlar. İyiliği görünür kılmak için, yakın insanları düşünerek işe başlama ve ardından yavaş yavaş arkadaşlardan, meslektaşlardan, komşulardan, basit tanıdıklardan tamamen yabancılara geçen çevreler ve ortamlar açmak lüzumu vardır.

Temel fikir, başkalarının ihtiyaçlarını, acılarını, korkularını düşünerek kendimizi onların yerine koymaktır. Bu yakınlığı, kim olursa olsun, acı çeken biriyle yaşamak şarttır. Hayatı her yönüyle derinden derine düşünerek duygularımızla derin temas kurmaya dayanan bir tür kendi iç dünyasına dönme, psikologlara göre, ilginç bir beyin işlerliliği üretir.

Sıkıntıları azaltmamıza, esenliğe ve dünyayı değiştirebilecek bu içsel servete yatırım yapmamıza izin verir. Çünkü iyilik, asla başarısız olmayan tek yatırımdır. Şimdi de fizik ötesi bir âlemden insana seslenişe bir bakalım.Yüce Yaratıcı, Bakara suresinin 177. Ayetinde İYİ yi şöyle tarif ediyor:

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir.

Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır.”

Allah : Evrenle ve insanla alakalı Güzel Adlar’a sahip bir Rabdir. Her şeyi görür ve işitir. Hayat verir ve öldürür. Hesap sorar, İnsanları başıboş bırakmamıştır. Koyduğu kuralla uyulmasını ister. Ahiret : Bu dünyada yapılan işlerin Kur’an-ı Kerim’in kurallarına uygun olup olmadığının tespit ve tayin edildiği ve buna göre sonuçların görüleceği öbür dünyadır. Melekler : Kişileri önünden ve arkasından takip eden yaptıklarını kaydeden nurani varlıklardır.

Kitap : Yaratıcı hakkında bilgilendirmede bulunan ve uyulması gereken kuralları havi olan kutsal kitap. Çıkarılan kanun ve kuralların kendisine göre ayarlanan ilahi mesaj..

Peygamber : Yaratıcı’dan haberleri getiren elçi ve bu haberlerin en güzel şekilde uyulduğunun kendisinde görüldüğü numune kişidir. İnfak: Sevdiği şeylerden fakir ve muhtaçları yararlandırma eylemidir. Namaz: Yüce Yaratıcı karşısında O’nun varlığını şuurla tazim etme(yüceltme).

Zekât : Yoksulları maddi yönden destekleme harcaması. Sözü tutma: İnsanlar arasında güveni sağlama konusunda verdiği sözü yerine getirme… Sabredenler: Heva ve hevesine uymadan, çıkarcı düşüncelerle hareket etmeden ilahi davete uygun hareket etme becerisi. Doğruluk göstergesi olan bu hususlar, herkese ve her şeye hakkını verme halinde gün yüzüne çıkar. Çünkü bu davranış şekli yüce Allah’ın emir ve yasaklarının bütün söz, davranış ve hareketlerde kendini göstermesidir. İYİ adına sahip bir düzen taraftarlarının bu nitelikleri taşıması gereklidir.

IYI işareti yukardaki hususları bünyesinde bulunduran bir remiz idi. Şimdi bakınız, bu remzi taşıdıklarını iddia edenler bu niteliklere sahip midirler. Yoksa bir aldatmaca oyununu mu oynuyorlar?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.