banner13

     Halbuki insanların istedikleri, hayalleri, amaçları, idealleri çok başka. İnsanlar, sevgi saygı, dostluk, barış, hoşgörü ve huzurun hüküm sürdüğü bir dünyada yaşamak istediklerini söylüyorlar. Hadiselerin, insanların bu istediklerini ve hedeflediklerini iddia ettiklerinin tam tersi yönünde gelişmesinin sırrı nedir? 

Bu soruya çok özet bir cevap verirsek; “elimizde doğru düşünme, anlama, yorumlama ve yargılama kriterleri yok ya da olanları çok az kullanma ihtiyacı duyuyor ve çok az kullanıyoruz! Bazen düşünmeye ihtiyaç bile duymuyoruz. Düşüncelerimizin doğruluğunu hiç mi hiç sorgulamıyoruz…”

Daniel Goleman 1978 yılında akciğer kanseri nedeniyle zor nefes alan ve son günlerini yaşayan ve Gregory Bateson’u ziyaret ettiğinde şu soruyu sorar: “olayları birbirine bağlayan kalıp model nedir?” Betason şöyle cevap verir: “olayları birbirine bağlayan kalıp bir meta kalıptır, yani üst kalıptır. Sıklıkla bizler bunu görmede başarısız oluruz. Müzik haricinde, bizler bu kalıpları durağan ilişkiler olarak düşünmek üzere eğitilmişizdir.

 Gerçek şudur ki, olayları birbirine bağlayan kalıplar hakkında düşünmeye başlamanın en doğru yolu birbirleriyle etkileşim halinde olan parçaların dansları gibi ahenk içinde hareket etmeleridir. Oysa bunlar ikincil olarak çeşitli fiziksel sınırlama türleriyle, alışkanlıklarla, durumları ve bileşimin içeriğindeki maddeleri isimlendirmekle yerlerine mıhlanırlar” (3).

Özetten çıkıp, Betason’un bakışıyla meseleyi ele almaya çalışırsak tüm önyargıları, alışkanlıkları, esaretleri, rastgele başkaldırışları, dürtülerimizi velhasıl bütünün tüm bileşenlerini ve bütünü tekrar tekrar gözden geçirmek zorunda kalırız.

Adalet, şiddet, saygı, sevgi, eğitim, hoşgörü, kurallar, kanunlar, kültürel benzerlik ve farklılıklar, tahammül, diğerkâmlık, fırkalaşmalar, iklim, tabiata saygı, evrensel kabuller gibi pek çok konuyu tek tek tartışmak gerekir ki buna imkân yoktur.

Mıhlanmaların farkına varıp, düşünce ve irademizi hürriyetine kavuşturup insaf ve vicdan ile yoğurmadıkça bu tartışma yapılsa bile sonuca ulaşmak imkân dahilinde görünmüyor…Yani, evreni, birbirinden ayrı parçaları makine gibi, mekanistik bir düzen ile (dev bir kozmik makina) işleyen bir saat gibi yorumlamaya devam ettikçe, bu olumsuzluklardan kurtulabilmek imkânsız olacaktır (1).

Her çağın ve her toplumun kendine göre bir “ruh”, “sağlık” ve “ruh sağlığı” anlayışı var. Bu içinde yaşadığımız zaman ve toplumumuzun da bir ruh sağlığı anlayışı var. Lakin bu kavramları açıklamak ta pek kolay değil (1, 2).

Sağlıklı toplum nedir? Sağlıklı toplum bir hayal, bir ütopya olarak mı kalacaktır? Erich Fromm, “Sağlıklı Toplum” isimli kitabında Freud’un libidonun gelişmesi teorisi yerine “kişilerarası şartlarda kişiliğin evrilmesi” görüşünü getirdiğini iddia eder (4).

Açıklama yeterli mi? Pek yeterli görünmüyor. Eleştirirken yerine iyisini koyamazsanız eleştiri havada kalır…

Fromm’un teorisi kendi kültürü yanında, aslında bizim hızla evrilen kültürel değişimimizi de anlatıyor olabilir. Ancak bu değişimin nedenleri ve kökenlerini iyi incelemek gerek. Hamaset içeren bir söyleyişle, kültürel emperyalizm, kuşaklar arası çatışma, çağa ayak uydurma, taklitçilik ya da absürt olsa bile modaya ayak uydurma diyebilirsiniz.

Yeterlimi? Hiç sanmam; genetiği, tabii şartları, kültürel çeşitliği, adet, gelenek ve görenekleri ve birde dayatmaları atlamamak lazım (4).

Bundan yaklaşık 25-26 yıl kadar önce bir meslektaşım ve büyüğümle Erzurum şehir merkezinden üniversiteye doğru otomobilde etrafı inceleyerek, seyrederek gelirken memlekette bir toplumsal konfüzyon (şaşkınlık, kafa karışıklığı) yaşanıyor sözleri ağzımdan dökülüverdi. Üstat hışımla “ne konfüzyonu” diye tersledi beni. Sustum ama hala vazgeçmedim; toplumsal kafa karışıklığının artarak devam ettiği görüşündeyim.

Şu hâlde, tezim doğruysa sağlıklı toplum kavramını daha çok konuşmamız gerek…

Fromm 1955’te “Yirminci yüzyılda Batı dünyasında yaşayan bizlerin iyice sağlıklı olduğumuzdan daha yaygın bir düşünce yoktur.

   Aramızda birçok kişinin hafif ya da ağır akıl hastalıklarına yakalanmış olmaları gerçeği bile, genel olarak akıl sağlığımızın yerinde olduğundan kuşkuya düşürmez bizi. Geliştirilmiş akıl sağlığı koruma yöntemleriyle akıl sağlığı durumumuzu daha da iyileştireceğimizi, yalnızca tek tek insanların akıl bozukluğu söz konusu olduğunda da bunları bütünüyle bireysel hastalıklar saydığımızı, ama belki aslında bu denli aklı başında sayılan bir toplumda bu denli çok hastanın çıkmasına şaştığımızı söyleriz” tespiti şaşmamız gereken şeylerin çokluğu açısından kabule yatkın görünse de eksiktir.

   Akıllıca gelişmeler aklımızı karıştırdığı kadar, bedensel sağlığımızı da tehdit etmeye devam ediyor. Üstelik bunun için çok ve çeşitli mücadeleler ve savaşlar veriyoruz; akılsızca ve sağlıksızca…

    En güzel şeyleri çiğneyerek ve arkamızda bırakarak. Zamana aldırış etmeden…

   Kaynakça 1. Arıtan H, Holistik İnsan, Arıtan yayınevi, 1. Baskı, 2011 İstanbul. 2. Göka E, Bilimlerin Vicdanı Psikiyatri, Ütopya Yayınevi, 1999, Ankara. 3. Goleman D, Hayati Yalanlar Basit Gerçekler, Çev. Yanık B, 2. Baskı, Arion Yayınevi 1999, Ankara. 4. Fromm E, Sağlıklı Toplum, Çev. Salman Y ve Tanrısever Z, 4. Baskı, Payel Yayınları, 2006, İstanbul.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.