banner13

     * Kırgız Türkleri arasında geniş bir kahramanlık anlatısı hâlinde günümüze kadar yaşatılan Manas Destanı, Türk halkının ilk ve en büyük destanıdır.

   Bu destan bugünkü yorumlara ve bilgilere göre IX. ve X. yüzyıllarda Türkistan’da Yedisu çevresinde oluşmaya başlamıştır. Demek ki destanın 1000 yıldan ötelere varan bir geçmişi vardır. Araştırmacılar ve bilim adamları tarafından şu husus genel kabul görüyor; Manas destanının tarihi zemini IX. yüzyıldan başlamaktadır. Bu nedenledir ki bu destanın 1000’inci yılı 1995 yılında Kırgızistan’ın Talas kentinde ve bütün dünyada törenlerle ve toplantılarla kutlanmıştır. Hattâ SSCB döneminde zamanın Kırgız yöneticileri 1933 yılında 1000. yılını kutlamak istemişlerdir. Ancak Sovyet rejiminin yöneticileri, pantürkist düşünceler taşıdığı gerekçesiyle bu isteği kabul etmemişlerdir. * Manas destanı, büyük bir destan hayatına ve destan geleneğine sahip olan, hafızası pek çok destan hatıralarıyla zenginleşmiş Türk milletinin bağrında ve topraklarında şekillenmiştir. Bu destan, tüm Asya Türk halklarının arasında doğup geliştiği 1000 yıl içinde, bir çok yeni olaylarla hattâ yeni ülkülerle de birleşip büyük bir destan hâline gelebilmiştir. Destan aslında, Kırgızların Mançular, Kalmuklar ve Çinlilerle savaşları ve vuruşmalarını anlatır. Destanda bir özgürlük mücadelesi ve yeni bir bağımsız devlet olma ülküsü ön plandadır. Özellikle son yüzyıllarda, Manas destanı, Müslüman Kırgızlarla, Müslüman olmayan boy ve uluslarla olan mücadelelerini daha çok işleyen bir niteliğe evrilmiştir.

Bu evrilmenin olması doğaldır. Bunu, İslami ögelerin destanda yer almasına ve hattâ İslami destan niteliği kazanmasına bağlayabiliriz. Ama şu da bir gerçektir ki bu haliyle de olsa destanın, İslam öncesi inanışlara ilişkin motifler ve ögeler taşımasına engel olunamamıştır. Demek ki destan, Kırgızların İslamiyeti kabul etmeden önceki Gök Tanrı inancına mensup oldukları dönemlere aittir. Bizim bu iddiamızı kabul eden ve destek veren pek çok bilim adamı ve araştırmacı bunları ifade etmektedirler. Destanın ortaya çıkış zamanını tam tarihlemek mümkün değildir. Şöyleki destan, Hunların zamanındaki Kırgız adının ortaya çıkmasından ve XI. yüzyılın başına kadar olan dönem içindeki tarihi olayların izlerini de taşıyor. Manas destanının varlığından ilk defa 1849 yılında haberdar olunmuştur. 1856 yılından itibaren derlenmeye başlamıştır. Yani 173 yıl önce oryantalistler tarafından Manas’ın farkına varılmış ve 166 yıl önce de derlenmeye başlanmıştır. Demek ki bilim dünyasına girişi çok eski değildir.

     İlk derlemelerin yapıldığı ve yazıya geçirildiği tarihler dikkate alınırsa; destan metinlerinin koyu bir Müslümanlık havasında olmasını, ancak bu İslam anlayışının ve iman esaslarının taassubun dışında ve uzağında olan bir anlayışta bulunmasını doğal karşılamaktayız. Ama şunu göz ardı edemeyiz:

     Destana eski Türk inanışlarından, geleneklerinden çizgiler işlenmiştir. Şaman inancından hatıralar ve izler taşımaktadır. Bu da destanın İslam’dan önceki dönemlerin bir hatırası olduğunu bize göstermektedir. Meselâ; İslamiyette pek olmayan kadının sözünün dinlenilmesi, kadının yönetimde söz sahibi olması buna örnektir. Ok ve kılıcın kutsal kabul edilmesi, kutsal taş (yada taşı gibi), kutsal su inanışlarının destanda yer alması ve bunun gibi yüzlerce motifin bulunması bizim iddiamızı güçlendirmektedir.

     Hattâ destanda sazlı-sözlü eğlence meclislerinin olması, uçan atların (Tulpar at gibi) yer alması 1000 yılların bile bu ögeleri ortadan kaldırmaya yetmediğini gösterir. Varyantlarıyla birlikte Manas destanı bir milyon mısraya ulaşmaktadır. Manas destanında şekil ve kafiye bakımından herhangi bir düzen yoktur. Genellikle 7 heceli vezinle söylenir. Kafiyeler çok sağlam olmamakla birlikte yarım kafiye hâkimdir. Mısra başlarında aliterasyonlara da rastlanır. Bu özellikler, destanın eski milli nazım hatıralarını yaşattığını göstermektedir. Destanın mısralarına baktığımızda herhangi bir biçim düzeni görülmese de aslının dörtlüklerden oluştuğunu gösteren pek çok emare de göze çarpmaktadır. Manas destanı bir tek destan değildir. Sekiz kuşağı içine alan bir sözlü anlatıdır. Bu destanlar sırasıyla şöyledir: 1) Manas, 2) Semetey, 3) Seytek, 4) Kenenim, 5) Seyitim, 6) Asıl baça-Bek baçe, 7) Sombilek, 8) Çiğatay. Kırgızlarda, hattâ Asya’nın diğer Türk boylarında “Manas anlatmak” bir hünerdir ve bir sanattır. Bu nedenle “Manas anlatıcısı”na kısaca “Manascı” denilir. Manascılık bir geleneği yaşatır. Bu Manascıların nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini inandırıcı bir şekilde ortaya koymak oldukça zordur. Ancak kuşaktan kuşağa sözlü olarak geçen ve günümüze kadar ulaşan bu görkemli destanı bundan 137 yıl önce ünlü Alman Türkolog Dr. Wilhelm Radlov Vasiliyevich (1837-1918) 1885 yılında Kırgızca ve Almanca olarak yayımlamıştır. Gerçi 1849 yılında Velihan Çokan Töre (1835-1865) Manas’ın bazı parçalarını meselâ; “Köketay Han’ın Aş Yug Törenini” yazıya geçirmiştir. Kırgızların arasında yaşayan ve var olan eski Türk geleneklerini, Kırgızlara ait ahlâk ve âdetleri, aile hayatını, çocuk yetiştirilmesini, Kırgızların dünya ve hayat görüşlerini, dost ve yabancı anlayışlarını, bozkırlarda hür yaşamayı tercih ettiklerini, şehir ve çiftçilik hayatının pek yaygın olmadığını, destan metinlerin içinde görüyor ve tespit edebiliyoruz. Destan okunduğunda veya dinlendiğinde inanış, duyuş ve duyguları sezebiliyor ve öğrenebiliyorsunuz.

   

Türklerin erkek evlada verdikleri tarihi ve geleneksel değerin önemini görmek mümkündür. Kadın, bir erkek çocuk sahibi olmak için dağınık saçlarını tarar ve bağlar, evliya mezarlarını ziyaret eder, elma ağaçlarının olduğu yerde yuvarlanır, kutsal sulardan ve kaynaklardan su içer. Bunun gibi âdet ve inanışlara destanda çok rastlanır. Bu inançlar ve gelenekler Şaman inancının kalıntılarıdır. Köketay Hanın Aş Yug Merasimi yüzlerce inanış ve gelenekler içermektedir. Hamile kadının erkek çocuk olsun diye beline ok-yay bağlaması bile üzerinde durulacak Şamanist bir gelenektir. Manas destanında binlerce yer adı, binlerce insan adı, binlerce olay vardır. Savaşlar ve vuruşmalar çok güzel ve uzun bir biçimde tasvir edilir. Kahramanların kendisi, atı ve silahları övülür. Kahramanların kadınları da uzun uzun anlatılır. Obalarda, çadırlarda kullanılan madeni eşyalar ile süs eşyaları tanıtılır. Sözler arasında eski ve yeni bir çok ortak deyim ve kelimelere rastlamak mümkündür. Destanın dili ve tarihî değeri çok yüksek derecededir. Batılı ve Rus Bilim adamları destanda, Türklerin milli gelişmelere istikamet verecek pantürkist bir idealin var olduğunu belirtmektedirler. Kırgızların millî ve manevî değerlerinden en önemlisi Manas Destanı’dır. Bu destan dünyanın en uzun ve geniş anlatısı olarak 1000 yıldan fazla geçmişi olan ve günümüze kadar gelebilmiş ilk ve büyük bir destandır. Destanda bir özgürlük mücadelesi ve yeni bağımsız devlet olma ülküsü ön plandadır. Ayrıca destanın neredeyse bir milyon mısraya ulaşan ve varyantların her birinde Kırgızların gelenekleri-görenekleri, ahlâk ve karakterleri, aile hayatları, kahramanlık yapıları, doğayla olan iç içe yaşamları, doğaya karşı mücadeleleri ve kazanımları, çocuk yetiştirmeleri, dünya ve hayat görüşleri yer almaktadır. Özellikle Türk milletine mensup olan, Türkçe konuşan her Türk soylu devletlerin gelenek-göreneği, örf-adetleri ve inanış sistemleri olmuştur. Bu geleneksel görüntüler manevî ve millî değerleri besler. Toplumun gelişmesi ve milletin maneviyatının evriminde bu değerler mutlaka bir değişme, yenileme ve gelişim sağlamaktadır. Kırgızların devlet kurma nizamında, tarihten getirdikleri bu gelenek-görenekler, binlerce yıllık geçmişe sahip Kırgız ahlâkı ve töresi genlerinde hâlen vardır. Gerek Kırgız tarihi, gerekse Türk tarihi çeşitli olumlu ya da olumsuz evreler geçirse de devam eden tarih kültürünün her zaman bir parçası olmuşlardır. Kısaca Kırgızlar tarihin her döneminde töresine ve devlet kurma nizamına ve becerisine sahip olduklarından, gerek askerleri ve gerekse kültürel zenginliği ile her zaman ön planda olmuşlardır. Şurası bir gerçek ki Manas Destanı, yeniden devlet kurma kültürünün en önemli bir kaynağıdır. Manas destanının bir yerinde Alp Manas Kırgızlara şöyle seslenmektedir: “Düşman önünden korkup kaçmakla onun önünde baş eğip el pençe durmak arasında fark yoktur. İki hareket de alçaklıktır. Zafer savaşla elde edilir. Düşmana yenilsek de hiç olmazsa onurumuzla ölürüz.

Ölüm nasıl olsa gelecektir. Gök Tanrı nasıl isterse öyle olur. Kırgız vatanını ve halkını düşman elinde görmektense ben Manas’ın canı çıksın daha iyidir.” Bugün de Kırgızlara vatan sevgisi, kahramanlık karakteri, çalışkanlık ve azim gücü veren Manas destanının sağladığı işte bu yüksek ruh halidir. Kırgızistan hiç kuşku yok ki bu ruh haliyle daha yüzlerce yıl bağımsız olarak dünya üzerinde devlet olarak yaşayacaktır. Kırgızistan Cumhurbaşkanlığının desteği ile 2022 Yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti olan Bursa’da düzenlenen “Herşeyi Bırak Manas Söyle” Haftasına katılan Türkiye, Macaristan, Kazakistan, Kırgızistan katılan ünlü manascıları kutluyorum. 29 Eylül-2 Ekim 2022 tarihleri arasında İznik’te gerçekleşecek olan “4. Dünya Göçebe Oyunları” etkinliği kapsamında gerçekleştirilen, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı/TÜRKSOY, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kırgızistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Bursa Valiliği, Kırgız Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu da destek olmuşlardır. Ayrı ayrı, kutluyor, bir haftalık bu etkinliğin Ginesse rekorlar sırasına gireceğine inanıyor, Manascılara başarılar diliyor, saygılar sunuyorum.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.