Ancak kendini bile aşmış, kültür seviyesini zirveye taşımış, “ Ben alimim ” diyenlere bile ders verecek niteliğe haiz. Saymakla bitmeyen özellikler ve istisnai güzelliklerle haşır-neşir olmakla birlikte, nereden ve nasıl olduğunu bir türlü kestiremediğim bir kültür hazinesi.
Kelime dağarcığı o kadar dolu ki cümleleri kurarken hiç sıkıntı çekmiyor-tereddüt duymuyor. Her konuda bilgi sahibi...
Özellikle yazdıklarını okumaya kalktığınız an ister istemez etkisi-baskısı altında kalıyorsunuz.
* Anadolu’yu bir baştan diğer başa gezdim, birçok dünya ülkesinde seyahat ettim, yurt dışında dünyaca ünlü müderrislerin rahle-i tedrisatından geçtim…
İnanınız Rıfat Çakır kadar beni etkileyen ikinci bir inan olmadı. Kibar gibi görünüp, sloganlarla süslediği ifadelerine zaman o nadiren rastlanan ses tonunu yükselterek etkisi altına alıyor insanı. Kültürel manada ağırlaştırılmış ifadelerle öyle cümleler kuruyor ki, ister istemez insan “ pes “ etmek durumunda kalıyor. Hele sabırlı gibi görüntüsü yok mu?..
Sanırsınız ki sessiz ve de mahsun…
***
Kendisini zaman zaman dinlediğim ve mükemmeliyetin üzerindeki mısralar süslediği şiirlerinin olduğunu, kitaplarının varlığını öğrendikten sonra kendisine hitaben yazmaya çalıştığım bu tür yazıları ne kadar zorlukla kaleme aldığımı anlatamam !..
Bu nedenle işin edebi-felsefi yönünü bir yana bırakıp esasa dönmek istiyorum. Mamak ilçesinin ücra tepelerinin birisinde eskiden kalma bir ev…
Ev dedimse yıkık-dökük bir gecekondu. Bir odası var bir de arası…
Yokuşun tam da tepesinde, ancak o yamaçta bahçesi var ki bakımsız olmasına rağmen ayvasından elmasına, armuduna, üzümünden envâi çeşit meyvesine kadar hepsi var, hem de organik.
Fazla mübalağaya gerek yok, öylesine bir başka hayat var burada…
Evinin yolunu bulmak bile kolay değil. Yıkık dökük komşu evlerin arasından keçi yolu denebilecek yollardan gidilebiliyor.
Evini zar-zor bulduğunuzda minik bahçesine (yere) kurulmuş kahvaltı sofrası…
Aman Allah’ım buraya kahvaltı yapmaya davet edilmişsiniz ancak gözünüz kamaşır aç kalkarsınız.
O meşhur virane evin daracık arasından belki de eskiden salon olarak da kullanılmış olduğunu düşündüğüm odacığa girdiğimde soba yanıyor.
Üzerinde çaydanlık, sobanın içine göz attığımda kül içinde patateslerin pişmekte olduğunu görüyorum.
Sora tam anlamı ile bezendiğinde görüyorum ki tabir caizse bin-bir çeşit kahvaltı türü.
Dikkat edin 5 çeşit peynir var, balından tutun da pekmezine, katılaştırılmış yoğurduna kadar.
Bir itirafta bulunayım ki; inanınız kahvaltı sofrasına bakmaktan sofradan aç kalktım.
Tabii bir de katılımcıların arasında bulunan dostların mevcudiyeti..
Geldiğinde zar-zor yer bulduğumuz Prof.Dr. Kadirhan Sunguroğlu, 21.DönemAfyonkarahisar milletvekili Müjdat Kayayerli ve Ankara Meclisi Başkent Anadolu Platformu mensupları..
Sohbetler edildi, türküler söylendi, sazlar çalındı, sözler edildi ve uzun lafın kısası hoş bir güne başlangıç yaptık.
Aynı zamanda Başkent Anadolu Platformu Genel Başkan Yardımcısı olan değerli kardeşimiz sayın Rıfat Çakır’a minnet ve şükranlarımı sunarak yazıma noktayı koyuyorum.
Nice sağlıklı, başarılı günler temennisi ile…
Mehmet Akyol